10 YILDAN FAZLA BİR
SÜREDİR BÜYÜME
PERFORMANSI
KAYDETMEKTE OLAN
TÜRKİYE, GELECEK 10
YILDA %4-5 ARASINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİR
BÜYÜME KAYDETME
POTANSİYELİ OLAN
BİR EKONOMİ OLARAK
DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR.
sektörü yeni plasman yapma konusunda
son derece temkinli davranmaktadır.
Bankacılık sektörünün bu katı duruşu,
sermaye yeterlilik oranlarını iyileştirmek
ve bilançoları kontrol altına almak amacıyla
uygulanan kaldıraç azaltıcı politikaların açık
bir sonucudur.
Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda,
özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde bankacılık
sektörünün Euro Alanı kaynaklı risklerden
dolayı yüksek kırılganlıklar arz ettiği,
gelişmekte olan Asya ve Latin Amerika
ülkelerinde ise bankacılık endüstrisinin
görece daha iyi konumda olduğu
görülmektedir.
Öte yandan, krizin beşinci yılında dünya
ekonomisinin yeniden şekillenmeye
başladığı da gözlenmektedir. Güncel
küresel görünümü kriz öncesi dönemden
ayıran en temel özellik, gelişmekte olan
ülkelerin dünya ekonomisinden daha fazla
pay almaları ve artan oranda söz sahibi
olmalarıdır.
Euro Alanı’ndaki sorunlar ve ABD
ekonomisinde büyümenin zayıf seyri
gibi faktörlerin etkisiyle son dönemde
ekonomik büyüme dinamiğinin Batı’nın
gelişmiş ülkelerinden dünyanın farklı
bölgelerindeki gelişmekte olan ülkelere
kaydığı izlenmektedir. IMF’nin tahminlerine
göre, 2013 yılından itibaren satın alma
gücü paritesine göre gelişmekte olan ülke
ekonomilerinin dünya GSYH’sinden aldığı
pay, gelişmiş ülke ekonomilerinin aldığı payı
geçecektir. Farkın, ilerleyen yıllarda artan
oranda gelişmekte olan ekonomiler lehine
açılacağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda,
BRIC ülkeleri olarak nitelendirilen Brezilya,
Rusya, Hindistan ve Çin’in bir önceki on yıla
kıyasla yavaşlamakla birlikte, yükselişlerine
önümüzdeki dönemde de devam edecekleri
düşünülmektedir. Diğer taraftan, özellikle
Çin’in gelişme ekseninde yer alan birçok
Uzak Doğu ülkesinin de güçlü performans
göstereceği tahmin edilmektedir.
Bölgesindeki yükselişini sürdürecek bir diğer
ekonomi hiç kuşkusuz Türkiye olacaktır.
Son yıllarda dünya ekonomisinde en çok
tartışılan konulardan biri BRIC ülkeleri
haricinde, gelişmekte olan ekonomilerin bir
bölümünün yükselişi ve ayrışması olmuştur.
10 yıldan fazla bir süredir büyüme
performansı kaydetmekte olan Türkiye,
gelecek 10 yılda %4-5 arasında
sürdürülebilir büyüme kaydetme
potansiyeli olan bir ekonomi olarak
değerlendirilmektedir.
TÜRKİYE EKONOMİSİ UZUN VADELİ BİR
AYRIŞMA POTANSİYELİNE SAHİPTİR.
Türkiye ekonomisinde büyümeyi
sürdürülebilir seviyelere çekmek için alınan
tedbirler, 2011 yılının ikinci yarısından
itibaren etkisini göstermeye başlamış
ve 2012 yılında ekonomide yumuşak iniş
süreci yaşanmıştır. Finansal istikrarın ve
fiyat istikrarının tesis edilmesine yönelik
politikaların sonucunda yavaşlayan iç talep
ekonominin ivme kaybetmesinde etkili
olmuştur.
2012 yılında büyümenin kompozisyonu da
önemli ölçüde farklılaşmıştır. Son dönemde
reel büyümeye en yüksek katkıyı sağlayan
özel tüketim harcamaları 2012 yılında yatay
bir seyir izlemiş, iç ve dış talebi dengelemeye
yönelik olarak hayata geçirilen önlemlerin bir
sonucu olarak büyümeye en fazla katkı net
ihracattan gelmiştir.
2012 yılının son çeyreğinde, makroekonomik
risklerin azalması, hafifleyen borç yükü,
dikkate değer büyüme potansiyeli ve
güçlü bankacılık sektörüne bağlı olarak bir
kredi derecelendirme kuruluşu tarafından
Türkiye’nin kredi notu uzun süredir hak
etmekte olduğu yatırım yapılabilir ülke
seviyesine yükseltilmiştir.
SUNUŞ
FAALİYETLER
KURUMSAL YÖNETİM
FİNANSAL BİLGİLER VE RİSK YÖNETİMİ
11
İŞ BANKASI
2012 FAALİYET RAPORU
1...,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12 14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,...300